"(...) Dinin toplumsal yaşamda oldukça önemli yer tuttuğu bir coğrafyada yaşayan Demircibaşyan, dönemin birçok Osmanlı aydını gibi yoğun bir biçimde etkilendiği batılı materyalist ve evrimci düşünce ile geleneksel değerler arasında sıkışmış, buhranlar yaşamıştır. Özellikle felsefe sözlüklerinde kendisinin ateist olarakdeğerlendirilmesine yol açabilecek yorumlarda bulunduysa da, dinden hiçbir zaman kopmamıştır. İç dünyasına yönelik yaptığı tahlillerde zaman zaman yaşadığı çelişkileridile getirir. Demircibaşyan’ın çelişkilerinin, çağdaşlarının aksine, sadece toplumun dini hassasiyetlerine saygı göstermek veya bir takım yaptırımlara maruz kalmamak için söylenmiş sözlerden ibaret olduğunu düşünmüyorum. Demircibaşyan samimidir. Onun çelişkilerinin sebebi kendi paradoksal düşünce yapısında aranmalıdır. Duygusal durumundaki değişiklikler ve içinde bulunduğu ağır melankoli, muhtemelen bu çelişkilerde önemli bir rol oynamıştır. Demircibaşyan Budizm üzerine de yazmış ve Nirvana’dan tutkulu bir biçimde bahsetmiştir. Metinlerinde ve şiirlerinde doğu düşüncesinin izleri de görülür. Demircibaşyan’ın din anlayışındaki dikkat çekici bir başka husus da milli kilisenin önemine yaptığı vurgudur.
Demircibaşyan’ın din konusundaki tutumunu belirli dönemlere ayırmak mümkün değildir ama özellikle 80’li yıllarda yani pozitivist felsefenin etkisini en yoğun hissettiği dönemde çelişkileri daha belirgindir.
Pozitivist felsefenin bilimci ve materyalist karakteri şüphesiz ki onun üzerinde derinizler bırakmıştır. Özellikle toplumsal evrim, Demircibaşyan’ın en çok değindiği konulardan biridir. Pozitivist felsefeyle beraber Ermeni toplumunun inanç anlayışının da değiştiğini belirtir. (...)" (Sayfa 26)
Anahtar Sözcükler: Yeğya Demircibaşyan, pozitivizm, felsefe, Osmanlı felsefi düşüncesi, Ermeni çalışmaları